TAHRİKİN CEZA HUKUKU BAKIMINDAN TANIMI:
Bir kimsenin dışarıdan gelen haksız eylemler sonucu kışkırtılarak suç işlemesi ceza hukuku bakımından haksız tahrik olarak adlandırılmaktadır. Kışkırtma eyleminin bizzat failin şahsına yönelmiş olması şart değildir. Yakınlarına, sevdiklerine, hatta hiç tanımadığı kişilere yönelik ahlaka ve hukuka aykırı eylemler failde gazap ve şedit elem yaratabilir.
HAKSIZ TAHRİKİN KOŞULLARI:
TCK’nın 51. maddesi haksız tahrik kurumunun unsurlarını ilk cümlesinde belirtmiştir. Bu cümleden haksız tahrikin tüm unsurlarını çıkarmak mümkün olmasa da bugün Türk Ceza Hukuku öğretisinde ve Yargıtay uygulamasında öğeler hakkında genel kabul gören ortak bir görüşün yerleştiği söylenebilir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 31.10.1994 tarih ve 1994/1-225, 1994/250 sayılı kararında haksız tahriki tanımlamış ve unsurların aşağıdaki şekilde belirlemiştir:
“ Haksız tahrik; failin haksız bir fiilin doğurduğu öfke ve elemin etkisi altında hareket ederek suç işlemesidir.
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan bir fiil olmalı,
b) Bu fiil haksız bulunmalı,
c) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
d) Failin işlediği suç bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
e) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır. “
1- HAKSIZ TAHRİK- TAKDİRİ İNDİRİM NEDENLERİ(59. MD.)
TCK’nın 59. maddesi yasal indirim sebepleri dışında, takdiri hafifletici nedenlerin uygulanmasına olanak sağlayan bir hüküm niteliğindedir. Yasada hangi davranış ve eylemlerin indirim nedeni sayılacağı belirtilmemiş, bu husus mahkemenin takdirine bırakılmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşik içtihatlarına göre; ikrarı ile suçu açığa çıkaran, suça nitelik verilmesini kolaylaştıran, yaptığından pişmanlık duyan sanıklar hakkında takdiri hafifletici neden uygulanmalıdır.
Sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanması, yargıcın 59. madde konusunda bir karar vermesine engel değildir. Ne var ki her iki normun konuluş amacı farklıdır. Haksız tahrik, suçun işlenmesine doğrudan etki eden, sanığı adeta suç işlemeye sürükleyen psikolojik bir olgudur. Bu olgu kanıtlandığında yargıç 51. maddeyi uygulamak zorundadır. Oysa 59. madde, sanığın suçtan sonraki davranışları ile kişilik özelliklerinin göz önüne alınmasını, dolayısıyla cezanın kişiselleştirilmesini amaçlayan bir indirim kuralıdır. Bu nedenle aynı eylem veya olgudan dolayı hem 51. hem de 59. madde ile sanığın cezasından indirim yapmak uygulamada hükmün bozulması sonucunu doğurmaktadır. Ancak Yargıtay ölüm cezasını gerektiren suçlarda TCK.’nın 51/1. maddesinin uygulanması durumunda 59. maddenin de uygulanması gerektiğini yerleşik bir içtihat olarak benimsemiştir.

2.AĞIR TAHRİK:
TCK’nın 51/2. maddesinde “ tahrik ağır ve şiddetli olursa” cezadan yapılacak indirimin daha fazla olacağı belirtilmektedir.
Hangi haksız eylemlerin ağır tahrik kaynağı olduğu hususunda kesin bir ölçüt geliştirmek mümkün değildir. Adi ve ağır kışkırtma ayrımı için önsel bir ölçüt getirmek tahrik kurumunun psikolojik özelliğiyle bağdaşmaz. Bu nedenle tahrikin ağır olup olmadığı her olay ve eylemin işlendiği zaman ve yer koşulları göz önünde tutularak, haksız eylemin niteliğine göre tespit edilmek gerekir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.02.1979 tarih ve E. 1/521, K.77 sayılı kararında dile getirildiği gibi haksız fiil, niteliği ve işleniş biçimi itibariyle önemli boyutlara ulaşmışsa tahrik ağırdır.
Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.10.1995 tarih ve E. 1/229, K. 273 sayılı kararında ağır tahrikin kabulünde etken olan unsurlar şöyle belirtilmektedir:
“ Tahrikin varlığı ve derecesi, failin durumu ve yöresel koşullara göre değerlendirilmeli, olayın işleniş şekli, niteliği, özellikleri tahrik eden ile failin hal ve davranışları nazara alınmalıdır. Haksız ağır tahrikin kabulü için olay sebebinin, sanığın ruh yapısı üzerinde şiddetli bir elem ve büyük bir hiddetle sarsıntıya yol açması gerekir.”
Yargıtay tarafından ağır tahrik kabul edilen olaylara örnekler:
· Sarkıntılığın süreklilik ve yoğunluk kazanması:
“Maktulün olaydan bir gün önce bir komşusunun hasta ziyaretinde bulunan sanığın eşiyle karşılaştığında elini beline atmak suretiyle sarkıntılıkta bulunmasından kaynaklanan sebebi inkâr etmemesi ve bunun köyde duyulmasının verdiği şiddetli elem ve gazapla sanığın maktulü öldürmeye karar vererek müsnet suçu işlediği, bu halin sanık yararına 51/2. maddesinin uygulanmasını gerektirir ağır tahrik oluşturacağı düşünülmeden adi tahrik kabulüyle mahkûmiyetine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
· Aile yaşamının gizliliği ilkesine yönelik suçlarda:
“ yerel mahkeme maktulün, sanıkla eşinin seviştiği yatak odasını gözetlemesi, aile mahrumiyetine bir saldırı olarak kabul edildiği halde, verilen cezadan TCK’nın 51/2. maddesi yerine 51/1. madde ile indirim yapmıştır. Tahrikin derecesinin tespiti mahkemenin değerlendirme yetkisine girmekle beraber, mahkeme bu yetkiyi hukukun genel ilkelerine, adalet ve nesafet kurallarına uygun olarak kullanmalıdır. Mahkemenin adi tahrik olarak kabul ettiği olay toplumumuzda kutsal sayılan aile mahremiyetine saldırıdır. Bu saldırı gerek niteliği ve gerekse sanık üzerinde husule getirdiği öfke ve gazap itibariyle ağır kabul edilmelidir. “
· Cinsel bağlılık ve güvene aykırı davranışlar:
“ olay günü saat 13.00’ da işyerinden çıkan öldürüleni izleyen sanık, maktulenin bir erkekle taksiye binerek gittiğini görmüş, saat 16.00’ da evine gelerek karısını beklemiştir. Akşam eve gelen maktule, yemekten sonra kendisini okşamak isteyen sanığa karşı koymuş, aralarında tartışma çıkmıştır. Tanık S.A.‘nın duruşmada açıkladığı gibi sanık,” başka erkeklerle ne işin vardı?” diye sormuş, maktulenin “ çık git evden, ayrılacaksan ayrıl” demesi üzerine boğuşmaya başlamışlardır. Sol yanak ve zigomatik sahada ekimoz, omuzlarında ve kollarında, göğsünde tırnak izlerine uyan sıyrıklar saptanan sanık, eline geçirdiği ekmek bıçağı ile bu olayların etkisi altında kalarak karısını öldürmüştür. Sanık, başkası ile görülen maktulenin eve geç gelmesi, buna karşın eşi ile cinsel ilişkiden kaçınması gibi örf, adet ve ahlaka aykırı olan tevali eden hareketlerinin tesiriyle, girdiği psikolojik bunalım sonucu karısını öldürmüştür. Öldürülenin bu hareketlerinin husule getirdiği gazap ve şiddetli elemin etkisiyle suçun işlendiği anlaşıldığından sanık hakkında ağır tahrik hükümlerinin uygulanması gerekir.”
· Irz ve namusa yönelik eylemlerde:
“ Öldürülenin sanığa hitaben” seni kaçıracağım, ırzına geçeceğim” şeklinde sözler sarf ettiği, olay yerinde de aynı sözleri tekrarladığı anlaşılmaktadır. Öldürülenin takibinin devam etmesi, sanığın köyde kendisini koruyacak kimsenin bulunmadığının anlaşılması, olay anının güneşin batmasına yakın saatlere rastlaması da göz önünde tutulduğunda sanığın ağır bir tahrikin etkisiyle suç işlediğini kabulde zorunluluk vardır. “
· Geceleyin konut dokunulmazlığını bozmak:
“ Sanık M.’nin evinin müştemilatı olan ahıra geceleyin saat 23.00 sıralarında mağdur sanık M.’nin girerek mesken masuniyetini ihlal etmek suretiyle olaya sebebiyet vermesi şeklindeki haksız hareketin ağır ve vahim olarak kabulü ile TCK’ nın 51/2. maddesi uyarınca uygulama yapılması gerekirken, kanuni tahfif sebebinin derecesinin takdirinde hata edilmesi bozmayı gerektirmiştir. “
· Ardı ardına yapılan uyarı, tehdit, hakaret eylemleri:
“Ölen olaydan 6 ay öncesinden itibaren telefonla ve her rastladığında söz ve davranışları ile sanığa karşı uyarı, hakaret ve tehditte bulunmuş ve bu davranışlarını sistemli bir şekilde sürdürmüştür. Olay günü de pazar yerinde kalabalık içinde karşılaştıklarında yine aynı biçimde tehdit ve hakaretlerini tekrarlamış, sanığın ‘ kalabalık içinde bu şekilde konuşma, bir sorunun varsa büronda konuşalım .’ şeklindeki uyarısına rağmen uzaklaşmak niyetinde bulunan sanığın arkasından koşarak kollarından tutmak suretiyle çevirmiş, birkaç adım geriye çekilerek elini beline atmış, bunun sonucunda üzerindeki silahı çekerek ateş eden sanığın ateşi sonucu ölmüştür. Ölümünden sonra üzerinde yapılan aramada, bir tabanca ile üç şarjör dolu mermi elde edilmiştir.
Öldürülenden gelen ve her biri Yargıtay uygulamalarında duraksamasız ayrı ayrı tahrik nedeni sayılan uyarı, tehdit, hakaret biçimindeki eylemlerin tevali ve temadi ettiği göz önünde tutulduğunda sanığın adam öldürmek suçunu ağır tahrikin etkisiyle işlediğini kabulde zorunluluk bulunmaktadır.”

3- HÂKİMİN TAKDİR HAKKI
Tahrikin nitelik ve derecesinin saptanması:
51. maddede hangi haksız eylemlerin adi, hangilerinin ağır tahrik nedeni sayılacağı konusunda bir ilke ya da ölçüt belirtilmediğinden bu ayrımın tespiti ve takdiri hâkime bırakılmıştır. Hâkim, her olay ya da haksız eylemin nitelik ve özelliklerine, olayın gerçekleştiği toplumun değer yargılarına, zamana, eylemi işleyen failin psikolojik durumuna göre kışkırtmanın niteliği ve derecesini tespit edecektir. Hâkim bu konuda ulaştığı sonucun olgusal ve hukuksal gerekçelerini karada göstermek durumundadır.”
Takdir hakkının kullanılması ve bu hakkın sınırları konusunda Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.05.1995 tarih ve E.1/191, K. 219 sayılı kararında şu düşüncelere yer verilmiştir:
“ Yerel mahkemece TCK’nın 51/2. maddesi ile sanığın cezasından 2/3 oranında indirim yapmış, özel daire ise cezadan daha az oranda indirim yapılmasının adalet kurallarına uygun olacağını benimsemiştir.
Yasal artırıcı veya indirici nedenler ya da kusur veya isnat yeteneğini azaltan nedenler uygulanırken hâkime takdir hakkı tanınmıştır. Ancak hâkim, takdir hakkını kullanırken, yasal gerekçesini göstermek suretiyle tarafları tatmin etmek, denetime olanak sağlamak, hak, nesafet ve adalet kurallarını gözetmek zorundadır. Bu nedenle gerekçe gösterilmesi gerekmektedir. Böylece keyfiliğin önlenmesi amaçlanmıştır. “
Yargıtay tahrik uygulamasında yargıcın gözetmesi gereken unsurları şu şekilde sıralamaktadır:
“ Tahrikin varlığı ve derecesi, failin durumu ve yöresel koşullara göre değerlendirilmeli, olayın işleyiş şekli, niteliği, tahrik eden ile failin hal ve davranışları nazara alınmalıdır.”
Daha fazla bilgi almak için Dağlar Hukuk ile iletişim kurabilir bilgi alabilirsiniz.